Aslında planladığımdan daha geç oldu Eliz ile ilk yurt dışı seyahatimiz. İşler, koşturmacalar, hayat derken tatil planları hep plan olarak kaldı maalesef:) Ama sonunda başardık ve Eliz’in 22. ayını Budapeşte’de kutladık:)
Çocukla tatil biraz maceraymış. Daha doğrusu 22 aylık bir çocukla tatil biraz maceraymış… Ama pek tatlı bir maceraymış:)
Size hem tatile nasıl hazırlandığımızı ve başımıza neler geldiğini yazacağım, hem de Budapeşte’ye gitmeyi düşünenler için bir gezi rehberi tadında yazılar paylaşacağım… Bu arada pasaport ve vize işlemlerini tek bir yazıda topladım… Bu Link sizi o yazıya götürecek:)
Tatilin tüm planını ise iPhone’a indirdiğim iki uygulama üzerinden yaptım. Bunların biri tripwolf, diğeri ise Sygic Travel… Booking.com otel konusunda, TripAdvisor ise her zamanki gibi tavsiyeler bakmak için ilk sıradaydı. Gezi blogları da işime çok yaradı ne yalan söyleyeyim:) Yani ciddi bir ön çalışma yaptım bu gezi için.
Bu gezinin benim için çok güzel bir de sürprizi vardı. Yeni çıkan bir bebek arabası denedik biz Eliz ile… Benim bir bebek arabası delisi olduğumu anlamışsınızdır sanırım. O yüzden yeni bir model denemek benim için en az gezi kadar heyecanlıydı:) Inglesina Zippy Light modeli de bize Budapeşte’de eşlik etti. Onunla ilgili detaylı bilgiler de hem yazılarda, hem de sadece ona özel bir yazıda sizinle olacak….
Şimdi gezi zamanı… Hadi size neler yaşadığımızı anlatayım…
Biz 3 gece 4 günlük bir Budapeşte planladık. Aslında daha önce Budapeşte’ye gitmiştik. O yüzden en favori yerlerini daha önce gezdik. Ama ben size o yerleri de yazacağım ki sıfırdan bir plan yapıyorsanız atlamayın:)
8 Eylül perşembe günü uçağımız vardı. Enuygun.com ‘dan aldığım gerçekten çok uygun uçak bileti akşam üzeri uçmamızı bile mantıklı kıldı. 18:30’daki uçağımız için havaalanlarındaki kalabalık, kontroller ve güvenlik korkularıyla çok erken çıkmaya karar verdik. O yüzden saat 12:30 gibi Kalamış’tan hareket etmiştik:) Ama İstanbul trafiği zaten bu erken saati normale çevirdi. 14:00’ü geçe Atatürk Havaalanı’na varabildik. O duyduğum ’45 dakikada ancak dış kapıdan arabayla girdik’, ‘Dış Hatlar’a girmek 1 saat sürdü’, ‘Pasaport kuyrukları kilometrelerceydi’ gibi onlarca bilgiden sonra ciddi korkarak gittik aslında. Ne yalan söyleyeyim geç kalır mıyız? diye bile düşündüm:) Ama ana kapıdan önümüzdeki iki arabadan sonra girdik. Polis sadece camdan arabaya baktı. Dış Hatlar terminalindeki ilk kontrolde önümüzde 5 kişi vardı. Sanırım 5 dakika sürdü geçmemiz. Hatta sıkıntı şu ki biz kontuar açılmasını beklemek zorunda kaldık bu hız sebebiyle… Neyse bir kahve vs. derken THY 9-10 nolu kontuardan bavulları verdik. Bebek arabasını uçak kapısında teslim etmek için torbayı da buradan aldık. En baş sıradaki bu kontuarlar ve sadece aileleri kabul ediyor. O yüzden bu da akıl almaz bir hızla gerçekleşti ve sıra pasaport kontrole geldi:) Bu sefer beni bir gülme tuttu. Çünkü girdiğimiz sırada önümüzde 2 kişi vardı ve Aytek, Eliz, ben 10 dakikada bu bölümü de geçmiştik:) Biraz Duty Free, biraz lounge derken uçak da tam dakik saatinde kalkınca bende bir rahatlık oldu tabi:) Bebek arabasını uçağa binerken, torbalayarak, kapıdan verdik.
Bu gezideki ilk merakım Eliz’in uçaktan nasıl etkileneceğiydi. Bebeklerde kulağı tıkanınca en iyi yöntemin emzirmek olduğunu biliyorum. Ama malum Eliz bu işi anlaşmalı olarak bırakalı bayağı uzun zaman oldu. O yüzden ona emzik verdik. Bir de tam uçak kalkarken pipetli suluktan su içirdik. Kalkış ve iniş onu çok etkilemedi. Uçuş 1 saat 45 dakika sürdüğü için oyalamak çok zor olmadı. Gerçi o kadar yoruldu ki öğlenden itibaren havaalanında koşturmaktan, uyku başına vurdu ama oyun vs. derken kafasını dağıttık ve Budapeşte’ye indik…
İnince bizimkinin uçağa kaptırdığı için telaştan bittiği ‘Babul’ işi vardı. Burada da pasaport işlemi çok kısa sürdü ve yaklaşık 10 dakika içinde de babulu aldık:)))) İşin tek kötü yanı kapıdan verip, kapıdan almamız gereken bebek arabamız Budapeşte’deki bir aksilik sebebiyle bavullarla geldi.
Eliz son enerjisiyle havaalanını incelerken biz içerideki MiniBUD ofisinden bir Shuttle ayarladık. 4 kişi için 25 Euro vererek direk otelimize vardık. Otelimiz merkezi bir noktadaydı ve yaklaşık 25-30 dakika sürdü… Geçen sefer Kempinski ‘de kalmış ve çok hayran olmuştuk. Ancak bu kez Eurostar Budapest Hotel’de kaldık. Yeri ve fiyat performansı başarılıydı ancak tahmininden biraz daha kötü hizmet aldık. Ama yine de kalınabilir bir otel:) Özellikle kahvaltısı çok başarılı… Ama siz siz olun uygun bir fiyat düşürürseniz mutlaka Kempinski’de kalın:)
Benim toplam bavul ve çanta potansiyelim gidiş için bu kadardı:)
Otele gelirken Eliz arabada uyudu ve biz onu odada pijama moduna geçirip, bebek arabasına geri koyarak hemen dışarı çıktık. İlk gece biraz atıştırma, bir iki yudum dinlenme derken ufak bir akşam yürüyüşü yapıp otele 12 gibi otele döndük…
Inglesina Zippy Light ile çıktığımız bu yolculuk ilk gün çok başarılı bir performans gösterdi. Arabaya bavullarla yerleşirken incecik kapandığı için kendine kolayca yer buldu. Havaalanı girişi, tüm kontrollerde kapama açma ihtiyaçlarımızda ise resmen mucize yarattı. Ben Eliz kucağımdayken kendim açıp kapatabildim bu arabayı düşünün:) Tatildeyken pratik araba nimetmiş gerçekten. Bu arada arabanın rahat olduğunu Eliz’in kendi gidip ‘Anne arbaaa’ diye heyecanla binmeye çalışmasından anladık. Sanırım rengi de onu kendine çekti:) Gururla oturup, kırıtarak gezdi arabasında… Budapeşte’ye vardığımızda ise ilk uyku denemesini yaşamış olduk. Dümdüz yattığı için bu konumda da çok rahat etti Eliz… Avrupa’da kaldırımlar, yollar bebek arabası kullananlar için özel tasarlanmış gibi. O yüzden bebek arabası sürmek zaten keyifli. Ancak bizim ilk gece gittiğimiz kafe taşlık zeminliydi ve ben baston görünümlü diye rahat sürülür mü diye endişelendiğim arabanın gayet rahat sürüldüğünü görünce bir ohhh! dedim:) Az önce de bahsettiğim gibi sadece Inglesina Zippy Light ile ilgili detaylı bir yazıyı sizinle paylaşacağım.
Bir Not: Budapeşte’nin saati İstanbul’dan 1 saat geri. Yani biz 18:30’da bindik uçağa ama oranın saatiyle 19:30’da indik. Planlarınızı buna göre yapın diye ekleyeyim dedim…
Bu maceranın ilk yazısı olsun. Gerçek birinci gün olan 9 Eylül Cuma ile Budapeşte yazısı devam ediyor…