Evet gerçekten doğru bir başlık attım. Bu gerçek bir macera oldu bizim için…
Ama gözünüz korkmazın tahminimden çok daha kolay bir maceraydı:) İlk olarak Eliz’e emzik vermekten ve onun her emziği seve seve kullanmasından ne kadar mutlu olduğumu söyleyerek başlayayım yazıma…
Kendisi ilk olarak 8 günlükken Avent emzik ile tanışmıştı. Tam da fotoğraf çekiminde zırt pırt uyanınca bir anda Betül ile göz göze gelip, aynı anda ‘Emzik mi denesek?’ dememiz bu uzun emzik macerasının ilk adımıydı. Sonrası neredeyse koleksiyona varan bir durum oldu bizde. Sağolsun hiç birini ayırmadı, almamazlık etmedi. Hepsini severek kullandı valla hakkını yemeyeyim:) Ama doğruya doğru kauçuk emziklere ölüp bitmedi. Ama baktı başka seçenek yok onu da aldı:)
Neden mutlu olduğumu da söyleyeyim. Çünkü bir bebek için özellikle yeni doğan bir bebek için emme hissi = rahatlamak demek. Emziğin İngilizce’sinin neden Pacifier olduğunu çok da düşünmeye gerek yok yani:) Adamlar gayet doğru isim vermişler…
Benim ve Eliz için emzik nerelerde hayat kurtardı hemen söyleyeyim:
Uyku düzeni: Ben hiç emzirirken memede uyutmadım Eliz’i. Yani ilk dönemlerinde çoğu zaman uyudu kendi ama ben uyutmak için emzirmedim hiç. Böyle uyku arası dönemlerinde emzikle uykuya geçiş sağladık ve dalınca da hemen ağzından aldım. Böylece sadece emzik varken uyumaya alışmasını önledim.
Araba seyahatleri: Bir bebeği arabada emniyet kemeriyle bağlıyken eğlendirmek çok zor. Zaten ters dönük gidiyor, küçücük olduğu için de zar zor dışarıyı görüyor:) Napsın yani çocuk gayet haklı:) İşte bu dönemlerde emzik bizim sessiz sakin araba yolculuklarımızın kurtarıcısı oldu…
Asap bozukluğu ile savaş: Çocuk bu. Neye sinirleneceği, canının ne zaman sıkılacağı belli olmaz. Biraz sakinleşmek istediği anlarda yanında emziği varsa hayatın çok daha kolay olduğunu gördüm ben şahsen:) O yüzden emziğe bir kez daha aşık oldum… Bizim aramızda emziğin şifresi ‘Tıpa’ oldu. Herhangi bir durumda emzik arayan ‘Eliz’in tıpası nerde?’ diye sorardı bizim evde:)
Diş kaşıntısı: Bizim için o emzik bu göreviyle de ön plandaydı. Çevire çevire ısırdığı emzikleri ile o çıkan dişleri rahatlarken bir o kadar da emzik parçalandı:)
Emzikle hayat kolaylaştıran günler çok güzel geçse de bir yerde vedalaşmamız gerekiyordu. Biz de bu veda zamanını en geç 2 yaş olarak belirlemiştik. 2’deki olay diş gelişimiydi aslında. Çünkü sonrasında damak yapısını bozma, dişlerde eğrilik gibi şeyler ortaya çıkabiliyor. Çıkıyor değil çıkabiliyor ama tabi ki bu riski almak istemedik:)
Gelelim nasıl bıraktığımıza… İlk günlerde uyuyunca ağzından aldığım emzik, 2 yaşa yaklaştığımız dönemde ağzına yapışır hale gelmişti. Emziği düşünce uyanma, gündüz gece çıkartmak istememe gibi olaylar ciddi emzik krizinin eşiğine getirdi bizi. Yani bebekken emziğe bağımlı değilken, yaşı büyüdükçe emzik bağımlısı haline geldi ve biz resmen yanımızda 3-4 yedekle gezmeye başladık:)
İlk dönemler nasıl olsa bırakırız bir şekilde diyen ben, bu bağımlılığı farkedince galiba hiç bırakamayacağız demeye başladım… Önce gündüz emzikleri kaldırıp, ‘sen uyurken gelecekler’ demeye başladık… Ama asıl iş uykuda vazgeçirmekti ve benim bu konuda inancım çok kırıldı…
Bu işi kafaya koyduğum an pedagog arkadaşlarıma da danıştım konuyu ama işler bir anda kendiliğinden yürümeye başladı… Olay tam da şöyle yanlışlıkla oldu; Yine bir gece Eliz’i uyuturken sinirlenip emzik atmaya başladı. İlkini aldım ve ‘lütfen bir daha atma’ diyip ona verdim. (Normalde attığı şeyleri geri vermem ama insanlık bende kalsın diye düşündüm herhalde) Ama o ne yaptı. Bana kızıp tekrar fırlattı… Bu sefer dedim ki ‘Üzgünüm Eliz emziğini attın ve onu da uçan kuşlar aldı’ Evet çok batıl bir yorum oldu benimki ama inanın bir anda plansızca ağzımdan çıktı:) İşin komik tarafı Eliz’in ‘Aaa gugu meme gitti’ diyip bir anda kabullenmesi oldu. Burada bahsi geçen gugu, kuş oluyor:) Nerde, diye sordu. Sen attın ya kuşa dedim tekrar:) ‘Tamam’ dedi ve uyuma pozisyonu aldı. Ve benim korkularımı yok edercesi standartına yakın bir süre içinde uyudu. Komik ama gece de uyanıp sormadı:) Tabi ki gündüz uykusu bu kadar kolay olmamış. Olmamış diyorum çünkü ben işe gittiğim için gündüz kısmını yönetmek Mira teyzeye kaldı:) Cama gidip gidip kuşlara seslenmiş ve memesini istemiş. En sonunda yorulup Mira’nın kucağında sızmış.
İkinci ve üçüncü gecede yine emzik soruları devam etti tabi. Bu arada ben zaman içinde hikayeyi geliştirdim ve memesini götüren kuşun, onları minik bebeklere verdiğini, Eliz’in ise büyüdüğü için ihtiyacı olmadığını söyledim. Ama ağlasa da tekrar vermedim çünkü o zaman her şey başa sarardı. Kuş sana emzik yerine yaşına göre bir hediye getirmiş diye bir hediye de aldım ama o yöntem pek işe yaramadı bizde:) Her meme sorgusunda telefonla kuşu aradım:) Klasik nasılsın, iyi misin sohbeti ve sen memeyi nereye götürdüm sorularımla konuyu sürekli aydınlattım. Eliz de her telefon konuşmasının sonunda kuşa hoşçakal dedi ve gülmeye başladı. Ama her akşam 8-10 arama yapıp aynı konuşmaları yapıp bayılsam da çocuğun durumu kabullenmesi için sabırla devam ettik. Ne de olsa bu kadar saçma bir hikaye uyduran bendim ve cezası da kuşu bir milyon kere aramak olacaktı…
Tıpkı uyku saatleri gibi arabaya bindiği gibi meme istediğinde ciddi asabı bozuldu. Yani rutinlerindeki meme zamanlarında hep sordu ama ağlama krizi geçirmedi. Yaklaşık 10 gün sonra bir ağlama krizi geçirdi ama onu da yine 5-10 dakikada yatıştırdık.
Aslına bakarsanız bunu bir yöntem olarak anlatmadım. Çünkü memeni kuş aldı çünkü sen ona attın demek bir yöntem değil. Ama yazılarımı okuduysanız ben pek yöntemci biri değilim… Ben her zaman olay anlarını yakalayıp, tamamen Eliz’i tanıtığım için, ona uygun olacağına inanadığım formatlarda bu tarz köklü hareketler yaptım… Belki doğru belki yanlıştı yaptıklarım ama Eliz, gayet mutlu mesut ve uyumlu bir çocuk olduğuna göre bizde bu yöntemler doğru çalıştı diye düşünüyorum.
Kısacası bizim çözümlerin adı ‘içgüdüsel çözümler’ Tabi benim bu şahane çözümüm sonrası, Eliz memeyi bıraktığımız günden itibaren yaklaşık 1 ay her gördüğüne, her konuştuğuna ‘Kuş memeyi aldı, bebeklere götürdü.’ diye anlattı. Uzun süre kendini inandırmaya çalıştı zavallım. Bu arada çok hak veriyorum ben çocuklara böyle köklü değişimlerdeki tepkilerinde… Çünkü hiç ama hiç kolay değil. Doğduğu andan itibaren en büyük desteklerinden biri olan memesi ortadan yok oldu ve o küçücük aklı ve kalbiyle bunu kabullenmek zorunda kaldı. Gerçekten kendimi hep onun yerine koymaya çalıştım bu dönemde… Ve inanın ben bile zorlandım:)
İşte bizim emzik maceramız böyle sonlandı… Artçıları bir süre devam ettiyse de bu işi kökünden söktük ve attık:)
Darısı başınıza…